Sosyal Medya

Makale

Liderin genel başkanı…

AK Parti kongresi herkesin beklediÄŸi üzere ‘birlik beraberlik’ içinde yapıldı ve genel baÅŸkanlık görevi Binali Yıldırım’a geçti. Bu partinin içerden kırılmalar yaÅŸayacağını bekleyenler, siyasetin devrimsel bir dönüşüm geçirerek Cumhuriyet’in temel yönetim mantığını deÄŸiÅŸtirdiÄŸini henüz pek kavramamış gözüküyor. AK Parti bir ‘merkez saÄŸ’ parti deÄŸil… Rejimin kodları açısından klasik anlamda ne ‘merkez’ ne de ‘saÄŸ’… Aksine merkeze karşı bir hareket ve dolayısıyla kültürel anlamda muhafazakar olmakla birlikte siyaseten saÄŸa da oturmuyor. AK Parti siyasetin rantını paylaÅŸmak üzere deÄŸil, rant sistematiÄŸini dönüştürüp çeperde kalanlar lehine kullanmak üzere iktidara talip oldu. Bu nedenle merkez saÄŸ partiler gibi içerden bölünmelere müsait bir sosyolojiye oturmuyor. Böyle bir kırılma olsa bile, ortaya çıkacak parçalar eÅŸit olmayacak, biri ana damar olmaya devam edecektir. Ayrıca kimse oyu yüzde elliye varmış olan bir partiyi bölerek siyaset yapmak istemez. O yüzde elliden yararlanmak üzere hareketin ‘içinde’ kariyer aramak herkes için çok daha mantıklıdır.

***

Dolayısıyla ‘birlik beraberlik’ AK Parti kongrelerinin doÄŸal niteliÄŸi. Ancak bu nitelik henüz iki yıl geçmeden yeni bir kongre yapılmasını açıklamıyor. Sadece iki yıl sürecek kadar dayanıklı bir ‘birlik beraberlik’ olamayacağına göre, söz konusu iki yıl içinde bu kongreyi gerekli kılan önemli bir geliÅŸmenin yaÅŸanmış olması gerekir. Nitekim bütün gözlemciler ÅŸu noktanın farkında: Ä°ki yıl önce DavutoÄŸlu’nun devraldığı genel baÅŸkanlık ile bugün Yıldırım’ın devraldığı genel baÅŸkanlık aynı ÅŸey deÄŸil. Bunun anlamı baÅŸbakanlığın da aynı olmayacağı… DavutoÄŸlu için ‘emanetçi deÄŸil’ denmiÅŸti. Bir kiÅŸiye ‘emanetçi’ demek küçültücü olduÄŸu için kullanılmıyor olabilir ama bugün kimse Yıldırım için ‘emanetçi deÄŸil’ de demiyor.   

***

Bu kongre AK Parti’nin ‘deÄŸiÅŸtiÄŸini’ tescil eden bir dönüm noktası olarak kayda geçecek. AK Parti artık bir kadro hareketi deÄŸil, lider hareketi. ‘Partinin kadrosu’ modelinden ‘partinin liderine’, oradan da ‘liderin partisine’ geçildi. Önümüzdeki dönem ‘liderin kadrosu’ modelinin etkin olacağı, bireysel kariyerlerin bu kadronun parçası olma veya ona yakın durmayla ölçüleceÄŸi bir parti içi dinamiÄŸe iÅŸaret ediyor. DiÄŸer bir deyiÅŸle bu olaÄŸanüstü kongre Türkiye’nin nasıl yönetileceÄŸi ile ilgili deÄŸildi. Tamamen AK Parti’nin nasıl yönetileceÄŸi, daha doÄŸrusu ErdoÄŸan’ın partiyi nasıl yönetmek istediÄŸi ile ilgiliydi.

Bu tespit AK Parti’nin kendiliÄŸinden daha baÅŸarılı veya baÅŸarısız olacağını ima etmiyor. Ama Türkiye’nin içinden geçtiÄŸi sıkıntılı dönemde, tek bir baÅŸarısızlığına bile iÅŸaret edilemeyen bir genel baÅŸkan/baÅŸbakanın deÄŸiÅŸtirilmesinin olumsuz beklentilerin artmasına neden olmasına da ÅŸaşırmamalı. ErdoÄŸan’ın hedefi partiyi ve ülkeyi tepeden, tek elden, hiyerarÅŸik yapı içinde ve biat sistematiÄŸi ile yönetmek. Bu sayede hem partinin hem de ülkenin çok daha iyi yönetilebileceÄŸini düşünenler olabilir. Ancak lider dışında AK Parti’nin tüm zihinsel enerjisinin giderek parti içine yöneleceÄŸi de gerçekçi bir öngörü olacaktır.

***

Bunun sonucu olarak AK Parti, liderin partiyi daha ‘etkin’ yönetmek istediÄŸi oranda ülkeyi yönetmekte zorlanacağı bir dönemin eÅŸiÄŸinde duruyor. ErdoÄŸan’ın tercihinin ülkenin iyi yönetiminden ziyade, partinin ‘istediÄŸi gibi’ yönetilmesi olduÄŸunu söylemek durumundayız... Bu da bizi Pazar günü sorduÄŸum soruya getiriyor… ErdoÄŸan aynı tercihi iki yıl önce yapabilecekken acaba niçin yapmadı? Ä°ki yılda ne deÄŸiÅŸti ki ÅŸimdi liderliÄŸin tahkimi ve bir tür ‘sadrazam’ modeli en önemli mesele haline geldi?

Cevap PerÅŸembeye kaldı…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.